Hüsnü Arkan'la Solo Söyleşi
|
|
1 yorum
Yılların eskitemediği bir grup Ezginin Günlüğü, grubun değişmeyen sesi ve adı ise Hüsnü Arkan… Bu kez yollar ayrıldı. 1982 yılında kurulan Ezginin Günlüğü’ne 1993 yılında katılmıştı Hüsnü Arkan. Uzun yıllar grup içinde yer aldı, beste ve sözün yanı sıra grubun değişmeyen sesiydi. O değişmeyen ses, yeni bir yola girdi ve ilk solo albümü ‘Solo’yu dinleyicileriyle buluşturdu.Sanatçı, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘Önce Sen Sonra Sen’, Nâzım Hikmet’in ‘Bor Oteli’, Orhan Veli’nin ‘İhtiyarlık’ ile Can Yücel’in ‘Halime Tercümandım’ isimli şiirlerine müzikleriyle hayat verirken; ‘Adile Hanım’ isimli şarkı ise bir dönemin ünlü tiyatro sanatçısı Adile Naşit’e ithafen yazılmış. Albümün konuk ses sanatçısı olan Birsen Tezer, ‘Hoşgeldin’ adlı şarkıda etkileyici yorumuyla Hüsnü Arkan’la düet yapıyor. Ayrıca Birsen Tezer’i, Arkan’ın konserlerinde de görebileceksiniz. Düzenlemesi Gürol Ağırbaş tarafından yapılan şarkının gitarları Bülent Ortaçgil tarafından çalınmış. Ayrıca ‘Sol Yanım’ adlı şarkıya Grup Gündoğarken’den Burhan ve Gökhan Şeşen vokal yapmış.
Biraz hüzne götüren biraz da gülümseten Solo, hiç ama hiç asık suratlı değil. Edebiyatla bütünleşen şarkı sözleri Hüsnü Arkan’ın sesiyle farklı bir tat sunuyor. Hatta hemen hatırlatalım 4 Şubat’ta İzmir’de konseri olacak Arkan’ın, Eski Hava Gazı Fabrikası’nda, İzmirlilere duyurulur… Arkan’la biraraya geldik, hem müziğini hem de bu değişimi konuştuk.
»Ezginin Günlüğü’nden ayrıldınız ve ilk solo çalışmanız, ‘Solo’ albümü dinleyicilerinizle buluştu. Ezginin Günlüğü dinleyicilerinin de kafası karıştı gibi ne dersiniz?
Benim kafam karışık değil. Şunu söyleyebilirim, yeni bir şey yapmak istedim, yeni bir tarzla yapmak istedim ve yeni bir yola girdim. İnsan hayatında böyle değişiklikler istiyor. Bu değişikliğin kendisine iyi geleceğine inanıyor ve istiyor. Ağustos’ta ayrıldıktan sonra gruptan, eylül ortası gibi kayda başladık, iki ay içinde de bitirdik. Dinleyicisiyle buluştu. Benim açımdan doyurucu bir albüm oldu. Şimdiye kadar olumsuz tepki olmadı ama olumsuz olmaması da iyi bir şey değil.
»Ağustos’ta gruptan ayrıldınız ama Ezginin Günlüğü, Hüsnü Arkan’la da var olan bir şeydi, bir kaygı oluştu mu?
Kaygı oluşması için bir neden yok. Müzik yapıyoruz sonuçta. Ezginin Günlüğü’ndeyken de değişik projelerde yer aldım. Çok daha önce solo albümüm çıkmıştı. ‘Destur’ diye bir proje olmuştu… Bu tür projeler hep kafamda vardı. Bugüne kadar başka şeylere de kafa yordum. Ben ayrıldıktan sonra da Ezginin Günlüğü de devam edecektir. Devam da ediyorlar. Yani, ayrıldım gruptan; nedeni de yeni bir yol çiziyor olmam.
»Grup mantığı farklı algılanır. Bu yeni yolun tanımı nedir sizde?
Aslında benim hayatımda çok fazla bir şey değişmedi. Müzik zaten ekip işi, grup işi. Bu süreci tek başıma yönetmiş de değilim. Grupluktan kurtulamıyorsunuz zaten. Çok bir şey değişmedi. Esas olan bu işte şarkı yazmaktır. Bunlar üzerine çalışmak, esas işin mutfak kısmında bulunmak beni doyuruyor. Bu işin mutfağında olmak önemli, grup da olsam, tek de olsam o işin mutfağı ilgilendiriyor beni. Soundda değişiklikler oldu biraz, daha farklı ses rengi çıktı ortaya. Geçmişte yaptığım birtakım işleri değerlendirdim. Albümde yer alan şiirler 10-15 yıl evvelki şeyler. Farklılık, aynılık insanları ürkütür mü, ne tarz tepki oluşur bilmiyorum ama şu ana kadar aldığım tepkiler iyi…
»Ezginin Günlüğü’yle yetişmiş bir kuşak var. Bu albüm de o hissiyatı veriyor, Ezginin Günlüğü rengi… Bu bir risk değil mi?
Riskli işler evet. 50 yaşından sonra yapılacak işler değil ama bir yanıyla baktığınızda evliliklerde 10 yıl süren evlilikler başarılı addediliyor. Ya da 15 yıl sonra insanlar birbirinden ayrılıyor. Ben normal görüyorum bu süreci. Bu sürecin altından kalkılır mı, kalkılmaz mı bilmiyorum.
»Müzik kalitesi olarak baktığımızda, grup çalışmasından farklı olsun gibi bir durum yaşadınız mı?
Düzenlemeleri eskiden kendimiz yapıyorduk Nadir’le. Şimdi öyle değil. Başka bir soundla çıkmış oldu bu yüzden. Müzisyenler açısından da müzik kalitesi farkı olabilir ama hiyerarşik bir yapı değil. Bizim geçmişte Nadir’le yaptığımız işlerde de çalıştığımız kişiler değerli kişilerdi. Bu albümde de değerli müzisyenler var. Sadece ortaya çıkan sound farklı.
»Uzun yıllardır müziğin içindesiniz. Türkiye’deki müzik sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ölçüsü olan heyete itibar etmemiz lazım. TRT bunu yıllarca yaptı, 90’lı yıllara kadar. Bir kurul vardı başında. Şimdi öyle bir şey yapmanın anlamı yok; dergicilikte de, edebiyatta da böyledir. Tanınmış adamların romanlarını yayımlayanlar var. Fanzinler de var okuyucuya ulaşan. Onlar da olmalı, bunlar da olmalı. Herhalde bizim yakınlığımız çok sayıda çabuk tüketilen ürün olması. Sonuçta tüketim toplumunda yaşıyoruz. Sektörün çıkışı kendini kurtarma yerlerinden biri. O kadar çok ürün sunmalısınız ki, o kadar ürün üretilsin. Sektör büyüsün, para girsin diye bakılıyor.
»Tüm gürültü patırtının içinde arada kaynayanlar oluyor…
Bunların içinde daha nitelikli olanın bulunması lazım tabii ki. Bir köşe var Türk pop müziğinde 80’lerde, Ezginin Günlüğü, Yeni Türkü, Bulutsuzluk Özlemi, Timur Selçuk, Fikret Kızılok… Bütün bunların durduğu köşe var. Daha çok sözlerin nitelik taşıdığı, müzikal olarak diğerlerinden bir yerden ayrılan, modalara itibar etmeyen, kendi bildiğini okuyan, bağımsız diyebileceğimiz, sektörün ittiği noktalardan bağımsız duruş sergileyen köşe var, o köşenin de benim için değeri var.
»Popüler kültür bugün daha fazla etkisi altına alıyor ve bu saydığımız köşelerde duranlar da zaten bunu tercih ediyor diyebilir miyiz?
Ona girersek başka şeyleri de konuşmamız gerekiyor. Onların suçu değil. Onlar burada ün sağlamayı kolay görüyor. Burada esas belirleyen şey, medyanın rolüdür. Bütün dünyada böyle, 80 sonrasında da medyanın yönlendirilmesi oldu. Bu da bana bilinçli bir bilinçsileştirme gibi geliyor. Masum bakamıyorum medyaya.
»Sözünü söyleyen bir rock vardı 70’lerde ama o da artık yok. Müzik neye evriliyor?
80’lerde bütün dünyada değişen bir şey vardı. Kapitalizm yeni bir yol bulma arayışına girişti. Bulduğu yol da bu. Buradan herkes nasibini aldı. Müzik sektörü de güçlendi. Televizyonda bilinçsizleştirme, idraktan mahrum bırakma söz konusu.
»Geçmişe baktığımızda da bir çizginiz vardı hep. Bu ‘Solo’ albümde de o çizginin netliği çok açık. Pek çok değişimden söz ettik ama siz o rüzgârın estiği yöne hiç savrulmadınız, bunun sırrı ne?
Önemli olan da orada durmak. Sürüleştirmek, idraksizleştirmek, algısını kapatmak… Ne yazık ki bunlar var artık. Haklarıyla ilişki talep etme, durumundan vazgeçirme… Tüm bunları da müzikle düzeltemezsiniz. Sendikalaşacaksınız, bunun yolu siyasal mücadeledir.
»Sizin mücadeleniz nasıldı hayatla?
Yaşam biçiminize bağlı bu. Ben çok para kazanmak isterim ama para benim için merkezde değil, ama kazansam da fena olmaz! “Para için çok şeyi yaparım” diyenler de var. Bu seçimi de normal karşılıyorum. Toplumun bu hale gelmesini de normal karşılıyorum. 80’lerde başlayan şuydu; Turgut Özal’ın lafıyla başlıyordu “benim memurum işini bilir” buralarda başladı, Tayyip Erdoğan’da böyle çıktı.
»Aman bu çizgimi bozmayayım kaygısı var mı peki?
Çok fazla önemseyerek yapmıyorum. Böyle çalıştım bugüne kadar, insan alışkanlıklarından kurtulamıyor.
»Alışkanlık kötü değil mi?
Kötü!
Önemli olan toplumsal özgürlüktür
»Birsen Tezer’le ‘Hoşgeldin’ şarkısına düet yapmışsınız albümde…
Konserlerimizi de birlikte yapıyoruz Birsen Tezer’le. Söylediği şarkıların sayısının artmasını istiyordum. Daha tanışmamıştım, bu albümde öyle bir güzellik oldu. Onun kayıtlarında da Bülent Ortaçgil gitarları var. Bu arada Burhan ve Gökhan Şeşen de emek verdi. İki şarkıma vokal yaptılar.
»Artık albüm satışları bir hayli geriledi ve internet devreye girdi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Her halükârda internette de olsa kayda giriyorsunuz. Hiç kayda girmeden internette yayınlamakta mümkün tabii. Olabilir de ayrıca. Çünkü satış rakamları diye bir şey kalmadı. İşin oraya dönmesi de normal gibi…
»Genel bir soru, ülkenin halet-i ruhiyesine bakarsak, özgür hissediyor musunuz kendinizi?
Özgür olamazsınız. Özgür yaşanacak bir ülke değil burası, polis devleti resmen olan bitene bakarsanız. Tabii bir de özgürlükten ne anladığımıza bağlı, ben özgür değilim. Özgürlüğü ararım ama kafanızda özgürlüğü hissederseniz, hapishanede de hissedebilirisiniz, çok kötü koşullarda da hissedebilirsiniz esas olan toplumsal özgürlüktür. Ben özgür değilim.


Etiketler: Albüm , Hüsnü Arkan , Müzik , Röportaj , Sanat
yine harikalar yaratmış hüsnü arkan,emek ve yüreğine sağlık.