• KÖŞE YAZILARI

  • TARİH

  • ÇEVRE

  • MİZAH

  • SİNEMA

  • MÜZİK

  • EDEBİYAT

Kok Ama Belli Etme

Telefon çaldı, Arayan Mirgün Cabas. Telefonu açmaya giderken tökezledim... Geçen gün de SMS attı, o sırada da ayağım kaydı, neredeyse düşüyordum. Mirgün’de bir güç var o kesin. Bakışlarıyla gökyüzündeki bulutları hareket ettirebiliyormuş. Sadece o da değil Banu Güven de aslında düşünce gücüyle nesneleri hareket ettirebiliyormuş. Acayip insanlar bunlar. Hayat da acayip. Hayat denen şey de olasılıkların olma olasılığı zaten. Sevme ihtimalini sevmeyi sevmeyi sevmek ihtimali gibi bir şey o da. Mirgün geceleri de baz istasyonluğu yapıyormuş, ekmek parası tabii. Güzelliğini de radyasyona borçluymuş. Bana öyle dediler. Büyük dedesi de Tesla’nın hasodacıbaşısıymış. Muhteşem Sülüman stayla! Mirgün’ün pil yerine ekmek ve köfteyle de çalıştığını unutmayalım.

Ama bir yandan da neler ve nelere inanan kocaman bir halkız, her şeye olduğu gibi özellikle de saçmalığa da kolayca inanmaya alışığız, çünkü inanacak başka bir şey kalmamış. Kendimize inancımız olamadığı için, birey olamadığımız için, kendimize güvenimiz yıllarca, planlı bir şekilde bastırıla bastırıla sönen bir deniz yatağı gibi indirilip, işe yaramaz bir hale gelmiş, katlanıp bir rafa konmaya hazırlanıyor. İnanacak şeyler arayıp duruyoruz çünkü çaresiziz. Baktığımız, takip ettiğimiz çoğu ülkeden, insanlardan daha çaresiziz. Evet, bizden daha kötü durumda olanlar var ama onların durumuna üzülüp kendi durumumuza sevinemeyiz. Onlar ne kadar kötü durumdaysa biz de o kadar kötü durumdayız. İnanacak bir şeyler arıyoruz, çünkü güvenecek bir şeyimiz yok. Kendimize zaten güvenmiyoruz. Bir umut, bir rahatlama arıyoruz sürekli. ‘Bu hayatta olmadı, bir sonraki şansa iyişallah’a bağlamışız. Mutlu muyuz, çok az, daha çok mutlu olmayı, kendimize güvenmeyi ve inanmayı nasıl başaracağız bilemiyorum. Zamanla olur belki. Toplumsal evrim her zaman iyi tarafa da götürmez, çoğaltır ve azaltır, dengede tutmaya çalışır. Ama bizim dengemiz çoktan yandan minibüs yemiş bir motosiklet gibi kaymış.

Bir de şöyle bir haber var. İstanbul’da ‘İETT Personel Servisi’ yazılı tabela bulunan otobüse binen bir kadın, şoför ve bir kişinin daha tecavüzüne uğradı... Buyrun buradan yakın. Emniyet Müdürlüğü’nde sorgulanan ikili suçlamaları reddederek, kadınla para karşılığı ilişkiye girdiklerini savundu. İkili “Gasp, hürriyeti tehdit, tecavüz ve darp” suçlamasından adliyeye sevk edildi...

Harika değil mi? Rahata bakın. İETT otobüsü alıyorsun, dolaşıp ‘Abi yolda durakta duralım, kadın gelirse temiz bi tecavüz ederiz en güzelinden’ diye konuşup, sonra da huzur içinde aldığın kadına gönül rahatlığıyla, İETT konforuyla tecavüz ediyorsun ve ne yazıktır ki öyle bir toplumda yaşıyorsun ki bir insana tecavüz ettikten sonra başına kötü bir şeyler gelebileceğinden korkmuyorsun. Rahatsın çünkü zaten ‘Herkes yapıyor’... Hatta bu iş Türkiye’de toplu olarak yapıldığında keyfi çıkıyor asıl. 26 kişi toplanıp tecavüze girmeyi düşünebiliyor, aylarca huzur içinde, başına bir şey geleceğini bıraktım ‘Ya kötü bir şey yapıyor muyum acaba?’ düşüncesinden bile uzak yaşıyor. Kim yaşıyor? Biz yaşıyoruz. Biz Türkiye’nin bozulan iç organlarıyız. Kokuyoruz ama belli etmiyoruz.

Kaan SEZYUM

Etiketler: , ,

0 yorumlar

Cevap Yaz