• KÖŞE YAZILARI

  • TARİH

  • ÇEVRE

  • MİZAH

  • SİNEMA

  • MÜZİK

  • EDEBİYAT

Stockholm treni buradan geçer mi?

Rehinelerin, rehin alanlarla kurduğu iletişim sonrasında oluşan empati ve özdeşleşme durumu olarak özetlenebilecek Stockholm sendromunu, ülkemizdeki siyasi olaylarla ilişkilendirildiği biçimde genişleterek "insanın kendisini sıkıntıya sokan şartları kabullenmesi yada nedenlerini algılayamaması, eziyet edenle özdeşleşip yanında saf tutması" olarak ta tanımlayabiliriz.

Psikiyatr Nils Bejerot tarafından adlandırılan sendrom, ismini 1973 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de yaşanan bir olaydan almaktadır.


 23 Ağustos 1973 günü Stockholm'de bir bankayı soymak isteyen soyguncular 4 banka görevlisini 6 gün boyunca rehin alırlar. Bu altı gün içerisinde soyguncular ile rehineler arasında kurulan diyalog ve iyi ilişkiler, soyguncuların yakalanıp rehinelerin serbest kalmasıyla da devam eder. Rehineler mahkemede aleyhte ifade vermeyip savunma ücreti için para bile toplar. Dahası rehinelerden bir kadın duygusal bağ kurduğu soyguncu için nişanlısını terk ederek, hapisten çıkmasını beklediği soyguncuyla evlenir.

Judith Herman sendromun gelişim mekanizmasını şöyle kuruyor: "Şiddet uygulayanın ilk hedefi kurbanı köleleştirmektir ve bu amaca kurbanın hayatının her alanında despotça bir denetim kurarak ulaşır. Ancak salt boyun eğme onu nadiren tatmin eder; suçlarını haklı göstermenin psikolojik ihtiyacı içindedir ve bunun için kurbanın onayına ihtiyaç duyar. Bu yüzden durmaksızın kurbanından saygı minnet ve hatta sevgi göstermesini talep eder. Saldırganın nihai hedefi gönüllü bir kurban yaratmak gibi görünmektedir".

Sendromun gelişim sürecine bakarsak, aşağıda sıralanan koşulların tamamı yada bazılarının varlığı, kişinin saldırganla özdeşleşmesine neden olabilir. Bunlar;

1.Hayati tehlikelilik durumu
2.Dış dünyadan soyutlanmışlık
3.Bulunduğu ortamdan kaçamaz halde olma (ya da kaçamayacağına kanaat getirmişlik durumu ) 4.Saldırganın ara sıra arkadaşça ve yakın davranması

Peki bu sendrom kimlerde görülür? Graham ve Rawlings'e göre yukarıdaki koşulların sıklıkla "Aile içi şiddete uğrayanlarda" ve "savaş esirlerinde" görüldüğünü, bunun yanında rehinelerde, tecavüz mağdurlarında, pazarlanan hayat kadınlarında ve yoğun dini-siyasi baskı gören toplumlarda da rastlandığını savunmuşlardır.

Stockholm Sendromu ülkemizde, son zamanlarda seçimlerin ertesinde yapılan siyasi değerlendirmelerde özellikle muhalet tarafından AKP seçmeni için sıkça dillendirilmeye başlandı. Her ne kadar CHP-Aleviler ilişkisi içinde benzer atıflar yapılsa da, referandumlarla birlikte son 9 seçimi ezici bir çoğunlukla kazanan Recep Tayyip Erdoğan (AKP) ve seçmenleri arasındaki bağı tanımlamakta Stockholm sendromuna başvuranların sayısı daha fazladır.

Yazının Devamına Burada Ulaşabilirsiniz...

Etiketler: , , , , , , , , ,

0 yorumlar

Cevap Yaz