Çoğunluk
|
|
0 yorumlar
Çoğunluk, merkezine aldığı üst orta sınıf bir ailenin gündelik yaşamını ve onların günümüz gençliğini temsil eden oğullarının biçimleniş sürecini gözleyen, büyük laflar etmeden, son derece sade bir anlatımla seyirciye ulaşmayı başaran, derinlikli bir yapım.Genç yönetmen Seren Yüce’nin ilk filmi Çoğunluk, önce Venedik ardından Antalya’da kazandığı ödüllerle vizyona girmeden adından söz ettirmeye başlamıştı bile. Daha önce Fatih Akın (Yaşamın Kıyısında), Yeşim Ustaoğlu (Pandora’nın Kutusu) ve Özer Kızıltan (Takva) gibi usta isimlerle çalışan Seren Yüce’ye destek olan grup ise Takva filminden bu yana dahil olduğu Yeni Sinemacılar.
Filmin başkarakteri Mertkan, çok küçük yaşından beri babasının baskısı ile büyümüş, 20’li yaşlarına gelmiş olmasına rağmen bu baskıdan kurtulamamış, çaresiz ve kendisini savunamayacak kadar da cesaretsiz bir genç. Mertkan’ı izlerken, kritik sahnelerde hep bir karşı çıkış, hep bir isyan bekliyoruz. Ancak Bartu Küçükçağlayan’ın büyük bir başarıyla hayata geçirdiği Mertkan’ın gözleri hep anlamsız, hep boş bakıyor, aşık olduğunda bile! Çağımızın gençliğinin ortak sorunu olan umursamazlığı, kendi hayatının sorumluluğunu bir türlü eline almayı beceremeyen gencin her hareketinde bir kez daha görüyoruz. Bir insanın karakterinin şekillenmesinde aile, yakın çevre ve arkadaşların ne kadar önemli olduğunu bilsek de, filmin son sahnelerine kadar Mertkan’ın çocukluğundan itibaren ağır ağır içine işleyen zalimlikten sıyrılıp, vicdanının peşinden gitmesini umut etmekten kendimizi alamıyoruz. Ancak Mertkan ne babasının etnik nedenlerle karşı çıktığı aşkına sahip çıkmayı beceriyor, ne de hayatına.

Mertkan başkaları tarafından çizilen yolunda ağır aksak ilerlerken, film bize toplumdan gelen zorlayıcı etkiyi hiç sakınmadan gösteriyor. Yine de babası, babasının dostları ve mahalle arkadaşları tarafından sürekli çekiştirilip, onay görebilmesi için üzerine giymesi beklenen giysi, yalnızca Mertkan’a dayatılan bir zorunluluk değil elbette. Hatta öne çıkan kadın karakterleri incelediğimizde, filmin bir yandan feminist bir derdi olduğunu da söylemek mümkün. Mutsuz ve değerinin bilinmediği bir evliliğin içinde, kendisinden beklenen vazifelerin dışında görünmez olan kadının isyanının sessizliği ve onu Van’a geri götürmek için gelen ailesinden köşe bucak saklanırken bir yandan hayata tutunmaya, bir yandan okumaya çalışan Gül’ün ayakta durabilmek için tek umudu bir erkekte araması filmde özellikle altı çizilen üzücü gerçekler. Bu örneklere taksicinin paranın ve gücün konuştuğu yerde haklıyken haksız duruma düşmesi ve işçinin patron karşısındaki ezilmişliğini de eklersek, Seren Yüce’nin hikâyesinde ayrımcılığın her noktasına değinmek istediğini çok açık bir şekilde görüyoruz.
Ancak Çoğunluk, ezilenlerin hikâyelerini anlatan örneklerinden farklı olarak, bozuk toplum yapısının çeşitli katmanlarında kendini gösteren ayrımcılık olgusuna çoğunluğun tarafından yaklaşıyor.
Bu farklı bakış ise yönetmenin, ayrımcılığın sonuçlarından çok nedenlerini su yüzüne çıkartarak gençlerin ait oldukları toplum düzeni içinde nasıl şekillendiklerinin altını çizdiğinin bir göstergesi.
Film, gücünü söylemi kadar, anlatımı ve oyunculuk başarısıyla da fark ettiriyor. Baba rolünde göz dolduran Settar Tanrıöğen, son dönemde sinemada çıkış yapmaya başlamış, özellikle Vavien’deki performansıyla dikkatleri üzerine çeken bir isim. Antalya’dan En İyi Erkek Oyuncu ödülüyle dönen Mertkan rolündeki Batu Küçükçağlayan ve Gül’ü canlandıran tiyatro oyuncusu Esme Madra ise gençliklerine ve sinemadaki tecrübesizliklerine rağmen rollerine o kadar hâkimler ki, çoğu zaman izlediğimizin bir film olduğunu unutturuyorlar.
Fakat filmde yer alan ağabey karakterinin varlığı seyircinin kafasında ister istemez bir soru işareti yaratıyor. Başkarakterlerden biri olmamasına rağmen böyle bir filmde biraz daha altının doldurulmuş olması gerektiğini düşünüyorum. Tam olarak hangi tarafta yer aldığı anlaşılamayan bu
karakter, filmin tek iğreti duran yanı belki de.
Yine de, filmde yer alan kilit karakterlerin gerçekliği bu açığı kapatmaya yeterken, Çoğunluk’un ne kadar derin ve güçlü bir gözlem gücünün eseri olduğunu kanıtlıyor. Etnik, kültürel, cinsel ve ekonomik açıdan uygulanan tüm baskı ve şiddet şekillerine değinmeyi vazife edinen film, tüm bunları gösterirken parmağını seyircinin gözüne sokmaktan da özellikle kaçınıyor.
Bireyden yola çıkarak genelin halini göstermeye çalışan Seren Yüce, deşmek istediği toplumsal yaraları ve özellikle sonunda seyirciye tutunacak hiçbir şey bırakmaması ile son derece karanlık bir film ortaya çıkarmış. Ancak aralara serpiştirilen trajikomik sahneler, filmi biraz olsun yumuşatmayı başarıyor. Seren Yüce, nice tecrübeli yönetmenlere taş çıkartacak bir olgunlukla, bir gencin hikâyesi üzerinden giderek izleyiciye koca bir ayna tutuyor. Kültürel yapının içinde bazen ezilen, bazen duruma göre farkında bile olmadan ezen olduğumuz bu resmin, çoğunluğun resminin, toplumun hangi kesiminde olursak olalım ucundan kıyısından dahil olduğumuz bir gerçek olduğunu inkar edebilir miyiz?
Mertkan’ın Gebze sürgününden geri dönüşünde, sonunda babasından kabul görmüş bir birey olarak sofradaki yerini alışı, artık çocukluğundan beri kendisi için hazırlanan kalıba tıpatıp uymuş olduğunun, bir anlamda da büyüdüğünün kanıtı. Bu teslimiyetin hemen öncesinde gördüğü rüyada ise, o güne kadar zaman zaman hissettiği vicdanının sesini artık çok derine, yalnızca bilinçaltının düşlerinde açığa çıkarabildiği derinliklere bastırmış olduğunu anlıyoruz.
Fırsatı varken isyan etmemiş, hayatının yönetimini başkalarına bırakmayıp kendi yolunu çizmeyi becerememiş Mertkan’ın artık sahip olacağı tek bir yaşam biçiminden söz edebiliriz, babasından miras aldığı.
Arzu DEDEOĞLU
Not: Venedik, Antalya, Mumbai ve son olarak Angers film festivallerinden çok sayıda ödül toplayan filmin DVDsi çıkmıştır.
Etiketler: Çoğunluk , Film , Film Eleştirisi , Fragman , Sanat , Sinema , Video
0 yorumlar